Meme ultrasonu, memenin insan kulağının işitemeyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarının kullanılarak görüntülendiği, radyasyon içermeyen bir görüntüleme yöntemidir. Bu inceleme sırasında meme üzerine sıvı bazlı bir jel sürülerek ultrasonografi cihazı ile değerlendirme yapılır. Herhangi bir sıkıştırma işlemi yapılmamakla birlikte meme dokusunun yoğunluğuna göre hafif bir baskı uygulanabilir. İnceleme sırasında ağrı oluşmaz. Radyasyon içermediğinden insan sağlığı üzerine zararlı bir etkisi yoktur ve istenilen sıklıkta tekrarlanabilir. Çocuklarda, hamilelerde ve emziren kadınlarda güvenle uygulanabilir.
Mamografi incelemesi, tüm dünyada 40 yaşından sonra meme taraması için altın standart olarak kabul edilen radyolojik görüntüleme yöntemidir. Mamografi meme kanserinin erken dönemde saptanmasında en güvenilir tanı aracıdır.
Mamografi, temel olarak meme dokusunun düşük doz X ışını kullanılarak görüntülendiği bir röntgen çekimidir. Bu görüntüleme yönteminde meme dokusu mamografi cihazında birkaç saniye sıkıştırılır. Sıkıştırmanın amacı meme kalınlığını incelterek meme dokusundaki yoğunluğu azaltmak ve böylece yoğunluk arkasına gizlenen lezyonları açığa çıkarmaktır. Yani sıkıştırma sayesinde mamografinin doğru tanı koyma yeteneği artmaktadır. Ayrıca sıkıştırma sayesinde memenin maruz kalacağı radyasyon dozu azaltılmış ve görüntü kalitesini arttırılmış olur. Çekim öncesinde memenin göğüs duvarına yakın olan kısmını da görüntü alanına dahil etmek için meme bir miktar öne doğru çekilir. Standart mamografi incelemesi sırasında her meme için 2 pozisyonda görüntü alınır ve her biri birkaç dakika sürer.
Kadınlar genellikle bu sıkıştırma süreci ve alınan radyasyon dozu ile ilgili endişe duymaktadır. Sıkıştırmaya bağlı rahatsızlık hissi kişinin ağrı eşiğine göre değişkenlik göstermekle birlikte çoğu kadın tarafından tolere edilecek düzeyde olmaktadır. Rahatsızlık hissini azaltmak için mamografi incelemesinin adet döneminden sonraki hafta yapılması genellikle faydalı olmaktadır.
Maruz kalınan radyasyon ise özellikle son teknoloji cihazlarda azaltılmış olup mamografinin erken tanı konusunda yararları göz önünde bulundurulduğunda önemsenmeyecek düzeyde kalmaktadır. Mamografi sırasında alınan radyasyon dozunun meme kanserini tetikleme olasılığı teorik olarak çok düşüktür. Amerikan Radyoloji Koleji (ACR) verilerine göre, tarama amaçlı yapılan bir dijital mamografi incelemesindeki radyasyon dozu miktarı normal yaşamımızda maruz kaldığımız sadece 26 günlük doğal radyasyon miktarına eş değerdir.
Meme ultrasonu ve mamografi, aynı organı incelemekle birlikte farklı prensiplere dayanır ve birbirini tamamlayıcı yöntemlerdir. Mamografi, X ışını kullanarak kalsifikasyonlar ve yoğun olmayan lezyonlar gibi detayları saptamada daha etkilidir; ultrason ise kistik yapılar ve sınırları net kitlelerin değerlendirilmesinde daha duyarlıdır. Ultrason yumuşak doku kontrastını daha iyi gösterirken, mamografi meme kanserine dair mikro bulguların (örneğin in situ karsinom) teşhisinde daha üstündür. Ultrason, operatör bağımlı bir yöntem olduğu için tecrübe çok önemlidir. Mamografi ise daha objektif sonuçlar verir, ancak yoğun meme dokusunda tanısal duyarlılığı azalabilir. Bu nedenle birçok klinik durumda her iki yöntem birlikte kullanılır.
Mamografi ve meme ultrasonu birbirinden farklı incelemeler olup verdikleri bilgiler de farklılık gösterebilmektedir. Bu iki tetkik birbirini tamamlamak için kullanılmakta olup biri diğerinin yerini tutmaz. Mamografi meme dokusunun genel bir haritasını çıkarmaya, meme ultrasonu ise bir büyüteç ile bu haritanın içindeki yapıları yakından değerlendirmeye benzetilebilir.
Mamografi X ışınlarının (radyasyon),ultrason ise ses dalgalarının kullanıldığı görüntüleme yöntemleridir.
Mamografide meme ultrasonuna ek olarak meme dokusunda hücresel kalsiyum birikmesine bağlı oluşan, mikrokalsifikasyon adı verilen ve erken dönem meme kanseri habercisi olan küçük kireçlenme alanları da görüntülenir. Mamografi bu özelliği ile meme kanserinin erken dönemde saptanmasında en etkili tanı yöntemidir. Ultrason incelemesinde mikrokalsifikasyonlar seçilememektedir.
Mamografide asimetri ve distorsiyon dediğimiz yapısal bozulmalar karşılaştırmalı olarak değerlendirilebilir ve memenin daha derin kesiminde göğüs duvarına yakın olan kısımları da görüntülenebilir.
Meme ultrasonunda ise mamografide saptanan lezyonların, kitlelerin ve yoğunluk artımlarının içeriği daha net olarak değerlendirilir. Tariflenen lezyonun içi sıvı dolu bir kist mi yoksa katı-solid bir kitle mi olduğu ultrason ile belirlenir.
Mamografi bir röntgen filmi olup geriye dönük tekrar incelenebilir ve yeni tetkik ile eski tetkik karşılaştırmalı olarak daha objektif bir şekilde değerlendirilebilir. Meme ultrasonu ise gerçek zamanlı-anlık bilgi vermekte olup incelemeyi gerçekleştiren hekimin deneyim düzeyine bağımlı bir yöntemdir. Mamografide olduğu gibi meme ultrasonu incelemesini gerçekleştiren radyoloji doktorunun deneyimi değerlendirmenin doğruluğu açısından önemlidir. Ayrıca memede ultrason ile saptanan lezyonların boyut ve yapısal özelliklerinin daha doğru bir şekilde karşılaştırılıp takip edilmesi için aynı radyoloji doktoru tarafından sürecin yürütülmesi daha uygun olacaktır.
Amerikan Radyoloji Derneği ve Türk Radyoloji Derneği 40 yaşından itibaren yıllık mamografi taraması önermektedir. Meme ultrasonun radyasyon içermemesi önemli bir avantaj olmakla birlikte ultrason, meme kanserinin erken dönemde saptanmasında altın standart tarama yöntemi olan mamografinin yerini tutamamaktadır.
40 yaşından önce meme ile ilgili şikâyeti olan kadınlarda ise meme ultrasonu tercih edilmektedir. Gebelik döneminde, radyasyon içermesi nedeniyle mamografi yerine meme ultrasonu yapılması gerekmektedir.
40 yaşından önce mamografi önerilmemesinin sebepleri arasında genç yaşlarda meme doku yoğunluğunun fazla olması nedeniyle mamografinin yetersiz kalabilmesi, meme dokusunun radyasyona daha duyarlı olması, genç kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının daha az olması yer almaktadır. Ancak ailede 1. derece yakınlarında meme kanseri öyküsü bulunan, genetik olarak kanser yatkınlığı bulunan yüksek riskli kadınlarda mamografi taraması 30-35 yaşından itibaren başlatılabilmektedir.
Daha önce meme büyütme-küçültme operasyonu geçirmek ya da meme protezi-silikon takılması mamografi çekilmesine engel değildir.
Mamografi incelemesinden sonra tetkiki değerlendiren radyoloji uzman doktoru tarafından bazen ultrasonografi incelemesi önerilmektedir. Bu durumlarda incelemeyi yaptıran kadınlar endişeye kapılmaktadır. Oysaki ek ultrason incelemesinin önerilmesi her zaman kötü bir durum olduğu anlamına gelmemektedir.
Mamografi sonrası ultrason önerilmesinin en sık nedeni meme yapısının yoğunluğudur. Kadınlarda yapısal olarak meme yoğunluğu yani fibroglandüler meme dokusunun dağılımı kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Buna göre Amerikan Radyoloji Koleji mamografide yoğunluğuna göre meme dokusunu 4 ana gruba (A-B-C-D) ayırmaktadır. Mamografi raporlarında da belirtilen A ve B grubunda yer alan meme yapısı daha çok yağ dokusundan zengin olup bu tip memelerin değerlendirilmesinde sadece mamografi tanı için yeterli olabilmektedir. Yine de bazı durumlarda A ve B grubunda yer alan meme yapısına sahip kadınlarda da ultrasonun değerlendirmeye eklenmesi gerekmektedir. Ancak C ve D grubundaki meme yapısına sahip kadınlarda meme dokusu yoğun olduğundan mamografide yoğunluğun arkasına gizlenen bir patoloji olup olmadığını aydınlatmak yani tanısal doğruluğu arttırmak için meme ultrasonu incelemeye mutlaka eklenmelidir.
Genel olarak meme ultrasonunun mamografiye eklenme nedeni meme yapısının yoğunluğu olmakla birlikte bazen de mamografide memede saptanan bir lezyonun özelliklerini ayrıntılandırmak için de ultrason önerilmektedir. Mamografide görülen bir lezyonun, içi sıvı dolu bir kiste mi yoksa katı-solid bir kitleye mi bağlı olduğu ultrasonografi ile anlaşılır.
Ailede meme kanseri öyküsü olan yüksek riskli kadınlarda, ya da meme başı akıntısı olan kadınlarda mamografi ile birlikte meme ultrasonunun da yapılması, bazen de değerlendirmeye MR eklenmesi faydalı olmaktadır. Ayrıca bazı özel durumlarda ultrason ve mamografiye ek olarak problem çözücü ya da biyopsi ihtiyacını azaltmak amacıyla radyoloji uzmanları meme MR incelemesini önerebilmektedir.